Tarih: 25.06.2025 22:02

Genç şair Eren Güler’den yüreklere dokunan bir eser…

Facebook Twitter Linked-in

Türk edebiyatına yeni bir soluk katacak genç şair Eren Güler, 2004 İstanbul doğumludur. Şiir yolculuğuna lise yıllarında başlamış ve ilk kitabı olan “Sesinle Soluklaşan Mısralar” 2025 yılında Red Yayınları etiketiyle yayımlandı.

 Şiir severler için tüm online kitap satış platformlarında yerini aldı. Yalnızlığın soğuk duvarlarına yaslanan, özlemin sessizliğini satırlara işleyen ve hüzünle yoğrulmuş mısralar, bu kitapta okurunu bekliyor.

Güler’in şiirleri; gündelik hayatta dile getirilemeyen duygulara bir ses, sustuklarımızın içten bir yankısı gibi. Her dize, içe işleyen bir bakış, kırılgan bir anı ya da söylenmemiş bir cümlenin kalıntısı gibi satırlarda geziniyor.

“Çünkü şiir bazen sadece bir bakıştır” diyen yazar, bu kitabında kelimeleri birer sığınak olarak kullanıyor. Şiirlerinde ne bağırıyor ne de gizliyor; sadece iç dünyasını olduğu gibi okura sunuyor.

Hem modern hem de klasik şiir anlayışından izler taşıyan “Sesinle Soluklaşan Mısralar” duygularına tercüman arayan her yaş grubundan okura hitap ediyor.

Yalnız kalmayı bilen, ama kelimelerle dostluk kuran herkes için…

 Şiirle nefes almak isteyenlere, sessizliğin içinden bir ses gibi: “Sesinle Soluklaşan Mısralar”

YENİ SESLER | Eren Güler ile Şiir Üzerine:

1. “Sesinle Soluklaşan Mısralar” adıyla yayımladığınız ilk şiir kitabınız büyük bir iç yolculuğa işaret ediyor. Okuyucular kitabın ismine baktığında ne görmeli, siz bu başlıkla neyi fısıldıyorsunuz?

Bu başlık, aslında bir tür iç sesin dışarıya yansıması. “Sesinle soluklaşmak” demek, bir başkasının varlığıyla silikleşmek değil, onun varlığında derinleşmek anlamına geliyor benim için. Bu başlık, hem bir aşkın hem bir kaybın hem de içsel bir yalnızlığın sessizliğiyle yazılmış tüm mısraların ortak tonudur. Şiirlerimin çoğu, içimde birikenlerin,  yaşadıklarımın, hissettiklerimin bir dışa vurumu.

 2. Kitabınızdaki şiirlerde özlem, yalnızlık ve hüzün ağır basıyor. Bu üç duygunun gölgesinde yazmak nasıl bir ruh hâli gerektiriyor? Kendi duygularınızı ne kadar açtınız sayfalara?

Aslında ben bu üç duyguyu birer karanlık olarak değil, birer ışık kaynağı olarak görüyorum. Çünkü insan en çok yalnızken düşünür, en çok özlerken hatırlar, en çok hüzünlüyken yazmak ister. Şiir benim için bir sığınak oldu; kimi zaman bir günlük, kimi zaman mektup. Bu kitapta duygularımı kendimden saklamadım; neyi hissettiysem onu yazdım. O yüzden bu mısralar çok kişisel gibi görünse de herkesin iç sesiyle örtüşen yerleri olduğunu düşünüyorum.

 3. Türk edebiyatında şiirle var olmanın, hele ki genç yaşta bu yola adım atmanın zor olduğunu biliyoruz. Sizi bu yolda tutan şey neydi? Vazgeçmek ile yazmak arasında nasıl bir denge kurdunuz?

            Zor olduğunu biliyordum ama yine de sustuğumda içimde bir şey eksiliyordu. Yazmak, dış dünyayla değil, iç dünyayla bir savaşa dönüşünce bırakmak gibi bir seçeneğiniz kalmıyor. Benim savaşımda iç dünyamlaydı. Beni bu yolda tutan şey; okunmak ya da tanınmak değil, kendime karşı dürüst olma ihtiyacıydı. Bu kitap da o dürüstlüğün bir sonucu.

 4. Okuyucularınızdan aldığınız ilk tepkiler nelerdi? “Sesinle Soluklaşan Mısralar” sizce kalplerde neyi titretti?

İlk geri dönüşler beni çok etkiledi. “Ben de böyle hissetmiştim siz bunu nereden biliyorsunuz?” diyen insanlar oldu. Bazı okuyucular bir mısranın altını çizip yolladı bana, bazıları sessizce teşekkür etti. Bu bana gösterdi ki şiir, hâlâ bir yerlerde kalplere dokunabiliyor. Kitap bir anlatı değil, bir his kitabıydı; o hissin insanlarda yankı bulması beni çok mutlu etti. Belki de en güzeli, insanların kendi sessizliklerinde bir dost bulmalarıydı.

 5. Son olarak, bu kitabı sadece bir yayın olarak değil, bir ses olarak düşündüğümüzde... Sizce bu ses hangi duyguda yankı bulmalı okurun içinde?

Bu kitap bir çığlık değil; belki daha çok içe çekilen bir nefesin sesi. Herkesin hayatta sustuğu, içinde biriktirdiği, kimseye anlatamadığı duyguları vardır. “Sesinle Soluklaşan Mısralar” o duyguya sessizce dokunmak istiyor. Belki bir gece vakti açılan bir sayfa, belki bir yolda yalnız yürürken okunan bir mısra. Benim isteğim şu: Okur bu kitapta kendine ait bir şey bulduğunda, yalnız olmadığını hissetsin. Bu ses, yalnızlığın içinde bir yoldaş gibi yankılansın. Belki biraz hüzünle, ama mutlaka bir samimiyetle.

Burhan AYDIN/İstanbul/Serhat Birikim




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —